Ya Şu An ?
Yıllar sonra altmış yaşlarının ortalarındayken, gençliğime döndüğümde, “Yahu, gençken ben ne yapmıştım ?” diye duraklamamalıyım. Dolu dolu yaşadığım yıllar, tatlı bir şerit gibi geçmeliydi hayalimden.
Anaokuluna giderken ilkokula, ilkokula giderken ortaokula, ortaokula giderken liseye, liseye giderken ise üniversiteye hazırlanıyoruz. Hep yarınlar için çabalıyoruz, sanki yaşanan anların önemi yokmuş gibi. Ne altı yaşın oyun zevkini, ne oniki yaşın getirdiği tatlı olgunluğunu, ne de onsekizin özgürlük heyecanını yaşıyoruz sindire sindire. Panik mi, endişe mi, korku mu, bilmiyorum insanlara bu günü unutturan.
Hayat böyle ve herkes ayak uydurmuş. Duranı tepeliyorlar. Bindiği otobüste bir saniye bile fazla kalmamak için kapıya sıkışanlar gibi davranıyoruz çoğumuz. Sonuçta otobüste kaldığımız süre aynı ama izdihamdan dolayı sıkıntılı. Fakat dışarı çıktığımızda vakit kazandığımızı zannederiz. Bir gün durakta beklerken bakın insanlara. Ne demek istediğimi anlarsınız o zaman.
TAC. Diğer okullardan farkını, orada okuyunca anlıyor insan, her ne kadar anlatacak kelimeler bulamasa da. Hep tenkit ediliyor, akademik başarısından, üniversiteye kazandırma oranından. Oysa birçok kişinin göremediği bir eğitimden geçiriyor bizi TAC çaktırmadan. HAYAT. Echo’suyla, BİZ’iyle, MUN’iyle, Dramasıyla, sporuyla, abisiyle, ablasıyla, councilıyla ve tüm ortamıyla olgunlaştırıyor her bir prebi lise sona uzanan yolculuğuyla.
Hayat sadece iki sınavdan ibaret değil, her ne kadar önemi tartışılamayacak kadar büyük olsa bile. O zamana kadar da yaşanan bir hayat var unutulmaması gereken. Biliyorum, kimse tepelenmek istemiyor bu hızla ilerleyen izdihamda. Ama geçen zaman geri gelmiyor. Ne çocukluk, ne de lise yıllari.
Ben BİZ’ciydim, Dramacıydım, Abiydim, Ablaydım, Councildım, Echo’cuydum,Sporcuydum…, ben TAC’yi yaşadım, yaşattım dedikten sonra ODTÜ’lüyüm, İTÜ’lüyüm, Boğaziçi’liyim diyebilecek kapasite hepimizde var. Yeter ki acele etmeyelim. Sonunda bu otobüsten ineceğiz. Anını yaşa ve gerekeni yap. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.